2

ÇOCUĞUNUZUN YENİ BİR OKULA ; YA DA OKULA YENİ BAŞLAMASI SORUN OLMASIN

Çocuklarımız en değerli varlıklarımızdır. Hazırlıklar, doğum öncesinden itibaren başlar. Anne ve baba adayları doğacak bebekleri için ne gerekiyorsa alma heyecan ve telaşını yaşarlar. Hazırlıklar, bölgeden bölgeye değişiklikler gösterir. Bazı bölgelerimizde, yünler yapılır, alınır, bebek için örülür. Buna benzer hazırlıkların dışında ebeveyn adayları bu konuda aynı zamanda bilgi edinme isteği ile birçok yayın izleyebilirler,alabilirler.

Doğum süreci de yaşandıktan sonra bebeğin ilk ayları heyecanla, tedirginlikle, bebeğin aşıları, rahatsızlıkları ile geçer. Anne ve baba için yepyeni bir hayat başlamıştır. Bebek için uykusuz kalmak, ağlama sesleri, belki ertesi günü işe gitme gibi durumlar yaşanır. Aileye yeni bir birey katılmıştır ve her durumu ile size muhtaçtır. Bunun yanında ilk yıl, bebeğin hızlı bir gelişim süreci yaşadığı görülür. İlk ağlama, ilk gülme gibi duygusal tepkiler, ilk dişinin çıkması , ilk baba, anne demesi, mama demesi anne ve babaya diğer aile bireylerine hoş heyecanlar yaşatır. Oturabilme, emekleme,ilk ayağa kalkma, koşma ard arda gelişir.

Belki, bu yıllarda bakıcı, bebek evi gibi durumlarda gündeme gelebilir. Ya da aile büyüklerinin bebeğe bakması gerekebilir. Bu aylarda, yaşamın ilk yıllarında ten teması ve güven duygusunun gelişimi çok önemlidir. Eğer, bebek evi, kreş gibi kavramlarla karşı karşıyaysanız çevre araştırması, referans gibi durumlara dikkat etmenin yanısıra özellikle annenin çocuğu için güvenli olabileceğini düşündüğü yer olmalıdır. Hijyen önemlidir, ancak, günümüzde bebeklerde genelde alerjik durumlar yaşanabildiği için temizlik malzemelerinin kullanımında ya da mekanın düzenlemesinde bunlara dikkat edilir olmalıdır. Hemşire, sürekli bulunursa iyi olur.

Anaokulu çağında çocuğun okula başlama isteği sosyalleşme ihtiyacı ile kolaylaşır ya da oyun saatleri düzenleyen kurumlara çocuk anne ile birlikte biraz zaman geçirebilir. Bu da kolaylık sağlayıcı bir durumdur. Bunun yanında anne-babanın kararlılığı önemlidir. Çocuk, orada kesinlikle bırakılmayacağını bilmeli ve inanmış olmalıdır. Burada çocuğun ailesine güvenmesi, okula gitme durumunu abartmamaları, büyüdüğü için doğal bir süreç olduğu duygusu hissettirilmelidir. Bunun dışında, önce ebeveyn olarak okula gönderme durumuna siz benimsemiş olmalısınız. Ama, gerçekten…Ayrıca, ayrılma seramonisi de fazla uzatılmamalıdır.

İlköğretime başlama, eğer anasınıfından devam ise fazlaca sorun yaratmaz. İlk başlama, önce belki öykü kitapları okunarak, çocuğa resimleri anlattırarak, drama yapılarak, oyunlaştırarak, doğal hissettirerek, doğaçlama şeklinde de uygulanabilir. İlköğretim ara sınıflarında ailenin yer değiştirmesi nedeniyle okul değişiklikleri olabilir. Bu yaşlarda, öğretmen ,arkadaş faktörü biraz zorlayıcı olabilir. Durum, çocuğa açık ve net şekilde açıklanmalı, onun durumunun çok iyi anlaşıldığı, ancak, bunun bir zorunluluk olduğu, eğer mümkün olsaydı, böyle bir değişiklik yapılmak istenmediği çocuğa ifade edilmeli, böyle bir yaşantının da kendisi için iyi olabileceği, daha çok arkadaşı olabileceği, geride kalacaklarla ileride bir yerlerde birlikte olabilecekleri, iletişim araçlarını bazen kullanabileceği, değişik öğretmenleri tanımış olmanın da kendisine yararları olacağı, onu bağımlılıktan kurtarıp, kişiliğini geliştireceği anlatılmalıdır. Ancak, gidilecek okulla ilgili, çocuğun beklentisini yüksek tutulmamalıdır. Çocukta bazen okula gitmeden önce, karın ağrıları, istifraları olabilir. Bunlar, çocuğun gerçekten bir rahatsızlık durumu yoksa, okula gitmek istemediğinin göstergeleridir.Çocuk, ilgi çekmek istiyordur. Çocuk, hoş tutulup, nane-limon,ıhlamur gibi hafif içecekler içirilip,hiç bir rahatsızlık durumunun kalmayacağına ve okuluna rahatlıkla gidebileceğine ikna edilmelidir.

2

HAYATI OKUMAK

Kitap okumanın yararları üzerine birçok yazı var. Belki, ben de daha sonra bunlara değinebilirim. Kitap okuma alışkanlığı güzel bir alışkanlık; buna denecek hiçbir sözüm olamaz. Ancak, kitap seçimi, seçilen kitapların çeşitliliği, arıların her çiçekten bal özü aldığı gibi, çok önemli…Her kitap ve yazar,konuları değişik açılardan ele alıyor. Yoksa, bence sakız çiğner gibi olursunuz. Çiğne, çiğne, aynı şey…

Bazıları, çok kitap okuduğu ile öğünür, bunu bir öğünç olarak herkese anlatır da anlatır. Çünkü, anlatacak hiçbir sosyal ilişkisi, değişik konularda geçerli fikirleri yoktur. Makara gibi sarar da sarar. Okunan kitaplar, kişiyi kesinlikle geliştirmediği gibi; hayattan, gerçeklerden uzaklaştırır. Sadece roman, hikaye kahramanlarıyla hayatını paylaşır.

Dünyada, gerçeklerde, değişiklikler olmuştur,herşeyden bihaberdir. Fazla detay üzerinde durmayacağım,( yedi uyurlar, ashab-ı keyf ) gibi paralar değerini kaybetmiştir, düzen tamamen değişmiştir. Bir uyanırlar, akla hayale gelmeyecek değişiklikler olmuştur. İşte, sadece tek yönlü, hiçbir katkısı olmayan, kitaplara gömülerek yaşayanların hazin sonu…

Eğitim, her zaman en önlerde gelen değer olmuştur, benim için. EĞİTİM deyince diplomayı alıp asmak değildir, aslolan.Diploması olmayan, ancak ,kendisini sürekli, gelişime ve eğitime açık olarak gerçek hayatı yaşayanlar,hayatın içinde olanlar, diploması olan, her zaman yararlı, hayata dair bilgi edinenler, bunu yaşamlarına yansıtanlardır, önemli olan.

Yaşamda herşey, bir denge üzerine oturtulmuştur. Hep çalışmak olmaz, hep eğlence olmaz, hep dinlence olmaz… Bunun gibi yanına pekçok şey koyabiliriz. Sadece kitaplara gömülenlerde mutlaka bir farklılık vardır. Neden sadece, okumak? İnsanlardan kaçış, geçmişte, çocuklukta yapılan yanlışlar mıdır, kişiyi tepkisiz bir ortama iten, çünkü, karşıdan bir tepki gelmemekte,kimse size karşı çıkmamakta ve sizin savunma gibi bir ihtiyacınız doğmamaktadır, kişi içine kapanmaktadır.Hayattan ürkme ve kitapların sayfaları içine saklanmaktır.Yaşanan ortamdan kaçış, aile ile çocuğun hiçbirşeyi paylaşamaması,aile içinde iletişimsizlik..”.Hayatı Okumak” diye attım,başlığımı. Bu çocuklar, özel olarak ilgilenilmesi gereken çocuklardır.

Nedenine gelince, İLERİDE AİLE KURACAKLARDIR, EŞ VE ÇOCUKLARINA KENDİ PROBLEMLERİNİ TAŞIYACAKLARDIR !!!!

2

Facebook

Şu facebook denilen şey ile de yeni ilgilenmeye başladım. Çocukların neden başından kalkmak istemediklerini de yaşayarak öğrendim. Her zaman diyorum ya (ya da kendi kendime söylüyor ve inanıyorum.) öğrenme, ölüme kadar süren bir süreç… Çocuklarımıza bunu sevdirerek ,hissettirerek ya da bir olayı yaşatarak öğrenmeye karşı ilgi ve istek uyandırabilirsek, tutmayın artık,ilerisi gelir.

Teknolojiyi çocuklarımız bize öğretiyor. Onlar, bu işleri çok iyi başarıyorlar. Ancak, program yaparak, ucunun, kenarının belli olup,  sınırsız hale gelmemesini de biz yetişkinlerden öğrenecekler. Acaba iyi bir model olabiliyor muyuz? İnternet kullanımı sadece oyunlar mı demek? En iyi şekilde, en yararlı şekilde kullanma durumları evlerimizde yaşanıyor mu?

Plansız, programsız,çalışan çocuklar için evlerde annelerin çığlık çığlığa SBS  HATIRLATMALARI YAPTIKLARINI DUYAR GİBİYİM.

Her türlü aracın amacına uygun ya da uygun olmayan kullanımları vardır. Amacına uygun kullanım, çok şeyler kazandırabilir. Önemli olan DENGE değil midir? Günü planlı kullanmayı çocuklarımıza küçük yaşlardan itibaren  öğretmeliyiz.

Facebook, benim birçok eski arkadaşlarıma ulaşmama yardımcı oldu, yeni kişiler tanıdım, mezun öğrencilerimle  sorunları açısından ilgilenebiliyorum. Değişik bulduğum  birşeyleri paylaşabiliyorum. Seçilmiş video, fotoğraf görebiliyorum. Mesaj ve chatleşme de güzel bir iletişim; en azından belki bana değişik geliyor. Dünyanın bir ucu hemen önünüzde… Önceleri , yoğun çalışmamdan dolayı fırsat bulamamıştım.

Ancak yine de herşeyin yeri ayrı, şahsen göz göze, beden dilini kullanarak iletişimin hali de bir başka…Bilgisayarın başından kalkmayınca, sosyalleşme ve dilin etkin şekilde kullanımı engellenmiş oluyor.

Çok aile birbirleriyle iletişimi bitirdi. Bu akşam o dizi var, bu dizi var derken bir bakmışız; aile fertleri de iletişimden yoksun hale gelmiş. Herkesin önünde bir ekran ; televizyon ve bilgisayar ekranı… Artık, o kadar alışmışız ki ayda yılda bir elektrik kesilse ne yapacağımızı şaşırıyoruz.

Komşuluk diye birşey kalmadı, oysa ki herkesin birbiriyle konuşmaya o kadar ihtiyacı var ki… Çünkü, hepimizin birbirimizden doğal yollarla öğrenebileceğimiz çok şey var. Sadece internetten bilgiye ulaşmak yeterli değil; yaşanmışlıklar, büyüklerin deneyimleri; küçüklerin yeni bilgileri ve  çağa uygun düşüncelerini harmanlayarak kullanmayı çok önemsiyorum. Özellikle her aile ayrı bir dünyadır, bunu fert olarak ta düşünebiliriz. Her birimiz ayrı ayrı özelliklerle  donanımlıyız. Birbirimizden neden yararlanmayalım? Değil mi?

0

SBS

Hepimiz dünyaya gelirken ilk büyük sınavımızı veriyoruz. Zoru başararak ilk soluğumuzu alıyoruz. Bundan sonra hayatta kalabilmek için çabalıyoruz da, çabalıyoruz. Bitip tükenmeyen yaşama azmimizle mikroplarla savaşıyoruz, beslenme, uyuma, temizlik gibi temel ihtiyaçlarımızın karşılanmasıyla, duygusal yönden doyurulma ile mücadelemiz devam ediyor.

Başarmak, başarı hazzını yaşayabilmek güzel bir şey. Bizi daha motive eder ve kademeli bir şekilde ileri başarılar için kamçılar. Başarılı olmak hangi konuda başarılı olmak? Sınav başarısı hayat başarısı mı? Çocuklar her şarta karşı hayatta kalabilme becerisine sahip mi? Kendilerini güçlü ve güvende  hissedebiliyorlar mı? Tüm bu soruların yanıtını verebiliyor muyuz? Sınava hazırlanan, ancak özbakım becerilerini kazanamamış pekçok çocuğun olduğunu görürüz. Herşeyini annesinden bekleyen, sadece beslenip test çözen ve obez olmaya aday.

Çocuklarımızın okul başarıları ebeveynler olarak bizi çok ilgilendiriyor. Haklıyız da… Çocuklarımız yarınlara güvenle bakabilsin, iyi bir hayat yaşayabilsin, anne-baba olarak bizi aşsınlar, boynuz kulağı geçsin istiyoruz. Ülkemizin şartlarından dolayı da hepimiz bunu zorunluluk olarak görüyoruz. İyi meslek sahibi olmanın yolu da, iyi bir üniversiteye yerleşmekten geçiyor. Herkes artık eğitimin önemini kavramış durumda. Aileler akademik olarak çocuklarıyla anaokulu çağından itibaren ilgilenmekte. Hangi anaokuluna yerleştirebilirsem devamını yine aynı yerde okuturum düşüncesindeler. Hangi okulun, hangi isim yapmış öğretmenine kaydını yaptırabilirim arayışı içindeler.

İnsanlar dünyaya  belli bir zeka kapasitesi ile gelir. Önemli olan, bu kapasiteye olumlu çevre koşulları ile ulaşılıp ulaşılmadığıdır. Bizler elimizdeki olanakları tam olarak, tama yakın kullanmalıyız. Burada duygusal koşulları da gözetip ruh sağlığı yerinde bireyler yetiştirmeliyiz. Çocuklarımızın birer makina olmadığını onların da bizim gibi etten, kemikten varlık olduklarını unutmamalıyız.

Programlı olmanın önemi yadsınamaz. İhtiyaçlara yönelik olarak düzenlenmiş bir program herkesi mutlu eder. Sınava hazırlanmayı angarya olmaktan çıkarır. Ebeveynler olarak yeter ki ortak kararlarda buluşalım, çocuğumuza bunu hissettirelim, programın uygulanmasını yakından takip edelim. Çocuklarımızın duygusal dalgalanmalarını da dikkate alıp, zaman zaman esneklik paylarını da gözardı etmeyelim. Çünkü, çocuğumuzun hayatında sadece SBS yok. Bıktırıp, nefret ettirmeyelim. Ancak, belirli zaman dilimlerinin de önemli olduğunu, gayret göstermenin de gereğini kavratmış olalım. Çocuğumuz sevgimizden emin olsun, başarısı az ya da çok olsun ona karşı, sevgimizde değişiklik olmayacağını bilsin.

Sınavlara bir ay kadar zaman kaldı. Çocuklarımızın sağlığına biraz daha özen gösterelim. Havaların değişken olduğu bu dönemde üşütmemeye ve terletmemeye, terlerini korumaya dikkat edelim. Bunun yanında açık hava ve oyun ihtiyacını da unutmayıp, fazla yorulmayacak şekilde oynamalarına izin vererek, programımıza koyalım. Stres ve gerginlikten olabildiğince uzak tutalım. Ailevi sorunları mümkünse daha sonraya erteleyelim. Sınavın bilincinde olacak kadar stres te gerekli olacak strestir. Başarıya yönlendirir.

Sevgili yavrularımıza sınavlarında kolaylıklar ve başarılar diliyorum.