2

( Anne-Baba-Genç ) NEDEN ÇATIŞIYORSUNUZ ?

Anne ve babalar, çocuklarının günün birinde genç olacağını hayal ederek onu büyütürler. Belki de çocukluğun hayatın koşmacası içinde bu kadar çabuk geçipte gençlik çağının geldiğini farkedemezler. Bakıyorlar ki, onların ÇOCUK dediği genç, söz dinlemek istemiyor, kendisine göre doğru olanların peşinde…

Gençlik çağında anne ve babalar çocuklarının arkadaş çevreleri için endişe duyarlar. Artık çocukları genç olmuş ve daha çok aile dışında ve arkadaşları ile zaman geçirmek istiyor. Ailede en çok duyulan ses iyi arkadaş ve kötü arkadaş kavramlarıdır. Çocukluk çağında aile ve çevre etkileriyle iyi bir kişilik oturtulduysa fazlaca bir sorun yaşanmayabilir. Çocukta iyi bir kişilik yerleşimine paralel olarak arkadaş seçimi de uygun şekilde olacaktır. Anne babanın fazlaca endişelenmemesi gerekir. Ayrıca dış hayatla ilgili deneyim çocuğun büyümesine ve gelişimine uygun olarak kazandırılmış mıdır? bu da önem kazanmaktadır.

Gençlerin en çok duyduğu söz ” sana güveniyorum ama çevreye güvenmiyorum ” dur. Bu çağda aile ve genç ön yargılı olmadan doğru davranış biçimlerinde iletişimlerini sağlıklı tutmalıdır. Gencin arkadaşları ile yaşadığı olumlu ve olumsuz yaşantıları da ailesi ile paylaşabilmesi gerekir. Burada aile kısmen yol gösterici olabilir. Genç belki de olumsuz davranışı olan kişilerle de iletişim içindedir. Ancak burada önemli olan gencin kendisini bu tip kişilere ve guruplara kendisini kaptırmayıp; kendisini kendisinin yönettiğini ailesine gösterebilmesidir. Genç otokontrol sahibi olup çevrenin verdiği zararlardan emin olmalıdır. Ailesi ile paylaşım içinde olmalı, aileye ait olduğu duygusunu yitirmemelidir. Aile burada baskıcı, yargılayıcı tavır içinde olmamalıdır ki genç doğrusunu da yanlışını da anlatabilsin. Genç suçlanmadan sorunlar aşılabilsin. Burada ailenin özen göstereceği bir konuda ses tonu kullanımıdır. Yüksek ve çatışmacı bir ses tonu kullanımıda iletişimi olumsuz etkileyecektir.

Anne babalar, genci çevrenin olumsuz etkilerinden korumak için özeline girmemeli, ancak gerekli konular konuşularak çözümleme yoluna gidilmelidir. Bu şekilde gencin kendine olan güvenini kaybetmesine sebebiyet vermemiş oluruz. Gence kendini rahat ve huzurlu hissedebileceği bir ortam hazırlamalıyız. Bu ortamda sorumlulukların olmadığı bir ortam değildir. Aile yaşına uygun olan sorumluluklar vererek büyütmelidir, çocuğunu…Odasını ya da kendisine ait olan kısmı toplamayı bilerek büyümelidir ve gençlik çağında da devam ederek, belki bazı ilavelerle sürdürülmelidir.

Anne- baba model olmayı gençlik çağında da devam ettirerek, davranışları ile örnek olmalıdır. İletişimde emir cümleleri kurmak, gencin tersini yapma isteğini uyandırır. Bu nedenle ailenin, gencin birşeyler bildiğini kabul ettiğini göstermesi ve onun düşüncelerini önemsemesi özgüven gelişimini güçlendirir. Aile ve genç deneyimlerini, isteklerini karşılıklı olarak ortaya koyarak platform oluştururlarsa genç kendine uygun olanı seçer ve hayata geçirir.
Olumlu ve olumsuz özellikleriyle kendisi yaşayarak öğrenir.

Genci çevrenin kötü özellikleriyle korkutmak, onun kendine olan güveninin zedelenmesine sebep olur. Bu durum gencin hayatında önemli bir husustur. Gencin okulda notları düşük olabilir, ancak kendine olan güveni kaybetmesi yaşam okulunda başarısızlığı meydana getireceği için önem kazanmaktadır.

Ayrıca belirsizlik güven duygusunun kaybedilmesine neden olur, bu nedenle genç, yaşamındaki belirsizlikleri ortadan kaldırmalıdır ki ailesi O na yeterince güven duysun.

Ailede yaşanabilen çatışmalarda, aile bireylerinin neyi nasıl söyleyeceğine ilişkin belki bilgi yetersizliğinden belki yaşam şartlarının güçlüğünden kaynaklanan iletişim sorunu dikkati çeker. Aile günü güç şartlarda geçirmiştir, akşam biraraya gelindiğinde tahammülsüzlükler olabilir. Bu durumda aile bireyleri iyi niyetlerini bozmadan birbirini anlamaya çalışmalı, empati yapmalıdır. Aile bireylerinin birbirlerini değerli hissetmesini sağlaması gerekir. Bu da paylaşımın yeterli olduğunun bir işaretidir. Gencin kendini değersiz hissetme nedenleri aile ile yeterince iletişim kuramama, gencin durumu yanlış algılaması, beklentisini yüksek tutmasıdır.

Aile içinde güvenin tesis edilebilmesi için duygu ve düşüncelerin açık ve net şekilde açıklanabildiği bir ortam yaratılmalıdır. Bu da baskıcı olmamak, düşüncelere saygılı olmak, eleştiriye açık olmakla mümkün olur. Kişi kendi düşüncelerini zorlayarak karşı tarafa kabul ettirmemelidir.Kendisine gelen elştirileri de yapıcı olduğunu ve kendisindeki eksikleri tamamlama için bir fırsat olarak görürse ailede demokratik bir ortam yakalanmış demektir.
Ailede baskıcı bir ortamın olması nelere sebebiyet verir? Yalancılık, iki yüzlülük, saklı olarak yapılan davranışlara, küsmelere…Baskı ile bir davranışı yapmaya itilen genç, görünürde istenen yapılıyormuş gibi davranır, ancak sonuç bölümüne gelindiğinde gerçek ortaya çıkıpta aileden tepki görürse mutlu olur. Çünkü, kendi isteğini gerçekleştirmiştir ve aileden gelen baskıya boyun eğmemiştir. Pasif agresif tepki geliştirmiştir.

Anne ve baba çocukluktan itibaren gence doğru model olmalı, yalandan kaçınmalı, dürüstlük konusunda örnek yaşantı sergilemelidirler. Yanlış davranışlar karşısında kızıp, bağırmakla aileler soruna doğru yaklaşım gösteremezler, ya da uzun uzun dürüstlüğü anlatmak genci olumsuz davranışından uzaklaştırmaz.Doğruyu söylemek önemlidir, ancak; her doğru olan durumlar her yerde söylenmez. Bu gibi durumlarda susup, gerçeği saklamak, belki başka bir çözüm yolu bulmak gerekebilir. Sakınca doğurabilecek durumlarda dikkatli olunmalıdır.

Yalanla elde edilen başarı ve mutluluk kısa sürer. Dürüstlükle uzun süren, devam edildiği sürece başarı ve mutluluk getiren süreç yaşanır.Onurlu ve belli bir kararlılıkla yaşanan hayat çok önemlidir. Dedikodu tarzını benimsemekte, iletişimde olumsuzlukların yaşanmasına neden olur. Biraz hayal gücü ile gerçekler saptırılır, olmayan durumlar varmış ya da olmuş gibi gösterilir.Bu nedenle gençler konuşmalarına dikkat etmeli ve kendilerini üzecek durumlardan kaçınmalıdır. Aksi halde genç kendine ve çevresindekilere zarar vermiş olur.

2

HAYATI OKUMAK

Kitap okumanın yararları üzerine birçok yazı var. Belki, ben de daha sonra bunlara değinebilirim. Kitap okuma alışkanlığı güzel bir alışkanlık; buna denecek hiçbir sözüm olamaz. Ancak, kitap seçimi, seçilen kitapların çeşitliliği, arıların her çiçekten bal özü aldığı gibi, çok önemli…Her kitap ve yazar,konuları değişik açılardan ele alıyor. Yoksa, bence sakız çiğner gibi olursunuz. Çiğne, çiğne, aynı şey…

Bazıları, çok kitap okuduğu ile öğünür, bunu bir öğünç olarak herkese anlatır da anlatır. Çünkü, anlatacak hiçbir sosyal ilişkisi, değişik konularda geçerli fikirleri yoktur. Makara gibi sarar da sarar. Okunan kitaplar, kişiyi kesinlikle geliştirmediği gibi; hayattan, gerçeklerden uzaklaştırır. Sadece roman, hikaye kahramanlarıyla hayatını paylaşır.

Dünyada, gerçeklerde, değişiklikler olmuştur,herşeyden bihaberdir. Fazla detay üzerinde durmayacağım,( yedi uyurlar, ashab-ı keyf ) gibi paralar değerini kaybetmiştir, düzen tamamen değişmiştir. Bir uyanırlar, akla hayale gelmeyecek değişiklikler olmuştur. İşte, sadece tek yönlü, hiçbir katkısı olmayan, kitaplara gömülerek yaşayanların hazin sonu…

Eğitim, her zaman en önlerde gelen değer olmuştur, benim için. EĞİTİM deyince diplomayı alıp asmak değildir, aslolan.Diploması olmayan, ancak ,kendisini sürekli, gelişime ve eğitime açık olarak gerçek hayatı yaşayanlar,hayatın içinde olanlar, diploması olan, her zaman yararlı, hayata dair bilgi edinenler, bunu yaşamlarına yansıtanlardır, önemli olan.

Yaşamda herşey, bir denge üzerine oturtulmuştur. Hep çalışmak olmaz, hep eğlence olmaz, hep dinlence olmaz… Bunun gibi yanına pekçok şey koyabiliriz. Sadece kitaplara gömülenlerde mutlaka bir farklılık vardır. Neden sadece, okumak? İnsanlardan kaçış, geçmişte, çocuklukta yapılan yanlışlar mıdır, kişiyi tepkisiz bir ortama iten, çünkü, karşıdan bir tepki gelmemekte,kimse size karşı çıkmamakta ve sizin savunma gibi bir ihtiyacınız doğmamaktadır, kişi içine kapanmaktadır.Hayattan ürkme ve kitapların sayfaları içine saklanmaktır.Yaşanan ortamdan kaçış, aile ile çocuğun hiçbirşeyi paylaşamaması,aile içinde iletişimsizlik..”.Hayatı Okumak” diye attım,başlığımı. Bu çocuklar, özel olarak ilgilenilmesi gereken çocuklardır.

Nedenine gelince, İLERİDE AİLE KURACAKLARDIR, EŞ VE ÇOCUKLARINA KENDİ PROBLEMLERİNİ TAŞIYACAKLARDIR !!!!

0

İNATÇILIK DAVRANIŞINA KARŞI YETİŞKİNLERİN TUTUMLARI NASIL OLMALIDIR?

1-Çocuğun inadına karşı inatla karşılık verilmemelidir.

2-18 ay-4 yaş arasındaki süredeki inatçılık, gelişimin doğal bir özelliği olarak benimsenmelidir.

3-Yetişkin, inatçılığa karşı inatla bir tutum sergilerse, çocukta KİŞİLİK özelliği olarak yerleşmesine sebep olur.

4-Çocuklardan beklenen davranışlar açıkça ve anlaşılır şekilde anlatılmalıdır.

5-Çocuklara yapılacak açıklamalar, temel ihtiyaçları doyurulduktan sonra yapılmalıdır. Beslenme, uyku, temizlik gibi.

6-İnat sırasında çocuğun dikkati başka yöne çekilmelidir.

7-Çocuktan gelen istekler, inat davranışı süresince değil; normale döndükten sonra belki yerine getirilebilir.

8-Çocuğun her davranışına kusur bulup müdahele etmemek gerekir.

9-Bazı olumsuz davranışlar da görmezden gelerek unutturulabilir.

10-Kardeşler arasında ayrım yapmamak gerekir ki inatçılık davranışının oluşmasına ortam hazırlamayalım.

11-Falanca gibi inatçı, filanca da böyle inatçıydı gibi etiketlemelerden kaçınmak gerekir.

12-Bazı çocuklarda, genellikle çalışan annelerin çocuklarında da dikkat çekmeye yönelik inatçılık görebiliriz. Mümkün olduğu kadar böyle anneler, özellikle çocuklarıyla başbaşa kalabilecekleri, onunla konuşup, oynayabilecekleri süreler yaratmalıdır.

13-Yetişkinler, özellikle anne, baba da dahil ten temasına önem vererek çocuklarını sevdiklerini her fırsatta hissettirmelidirler.

14-Genellikle alış-veriş esnasında bu tutumlara sık rastlanır. Çocuk, birşey alınması için tutturarak, yetişkini kullanmak ister. Çünkü, çocuk ağlamasın ne olacak, istediğini alıverin diyen çok olacaktır.

15-Yukarıdaki nedenden dolayı evden çıkmadan çocuğun temel ihtiyaçları karşılanmalı ve herhangi birşey alınmayacağı kararlı bir şekilde çocuğa söylenmelidir.

16-Ya da sana şöyle bir şey almayı düşünüyoruz. Ancak, seçerek, bakarak alacağız, acele etmemelisin gibi ön konuşma mutlaka, vurgulu ve kararlı şekilde yapılmalıdır.

17-Eğer kararımız kararsa ağlasa da, tepinse de dediğini o anda yapmayacağız.

18-Çünkü, çocuk, yetişkine karşı nasıl başarılı olacağını öğrenmiştir.

19-Çocukla konuşurken, isteğimizi belirtirken iyi bir göz kontağı kurulmalı; inat davranışı meydana geldiğinde bakışlarımızla hatırlatıcı olmalıyız.

20-Tuvalet eğitimi verilirken hassas olunmalı, çocuk ruhen ve kas gelişimini tamamlamadan ısrarla bu eğitim verilmeye çalışılmamalıdır