0

Tekerleme Örnekleri – 3

TEMİZLİK

Ellerim tombik tombik

Kirlenince çok komik

Kirli eller sevilmez

Güzelliği görülmez

Dişlerim bakım ister

Hele saçlar, hele saçlar

Uzayınca tırnaklar

Kirlenince kulaklar

Bize pis derler, pis derler

ELLERİM PARMAKLARIM

Sağ elimde 5 parmak

Sol elimde 5 parmak

Say bak, say bak, saaaay bak

Hepsi eder 10 parmak

Sende istersen say bak

Say bak, say bak, saaaay bak

KÜÇÜK DOSTUM

Küçük dostum gelsene

Ellerini versene

Ellerimizle şap şap

Ayaklarımızla rap rap

Bir şöyle, bir böyle

Dans edelim seninle

ALİ DAYI

Ali dayının keçileri

Kıpır kıpır kişniyor

Arpa saman istiyor

Arpa saman yok

Kilimcide çok

Kilimci kilim dokur

içinde bülbül okur

Hop çikolata çikolata

Akşam yedik salata

 

LEYLEK

 Leylek, leylek lekirdek

Hani bana çekirdek

Çekirdeğin içi yok

Sarı kızın saçı yok

ÖRDEK

Çek çıkalım,çayıra

Yem verelim, ördeğe

Ördek yemi yemeden

Ciyak, mıyak demeden

Aldım,baktım

Kimi çıkardım

SAKSAĞAN

Saksağan sek sek

Kuyruğu tümsek

Kuyruğuna binelim

Bizim köye gidelim

KEÇİLER

Ayşe hanımın keçileri

Hop hop hopluyor

Arpa, saman istiyor

Arpa, saman yok

Kilimcide çok

Kilimci kilim dokur

İçinde bülbül okur

İki kardeşim olsa

Biri ay, biri yıldız

Biri oğlan,biri kız

Hop çikolata, çikolata

Akşam yedim salata

YAĞMUR

Yağ, yağ yağmur

Teknede hamur

Bahçede çamur

Ver Allah ım ver

Sicim gibi yağmur

KARGA

Karga karga gak dedi

Çık şu dala bak dedi

Çıktım baktım o dala

Şu karga ne budala

Karga seni tutarım

Kanadını yolarım

KUZU

Kuzu kuzu meeee

Bin tepeme

Haydi gidelim

Ayşe teyzeme

OYUN

Ooooo

İğne battı

Canımı yaktı

Tombul kuş

Arabaya koş

Arabanın tekeri

İstanbul un şekeri

Hop hop altıntop

Benden başka oyun yok

LEYLEK

Leylek leylek havada

Yumurtası tavada

Geldi bizim hayata

Hayat kapısı kitli

Leyleğin başı bitli

EBE NEREDE?

Ebe ebe nerede?

Su doldurur derede

Dere boyu çalılık

Derede olur balık

Şu ebe de ne alık

Oltamı attım

Balığı tuttum

Balık suya dalamaz

Ebe beni bulamaz

1-2-3-4-5-6-7

Bunu kim yedi

Diyen dedi onyedi

Yağlı böreği kim yedi?

ÇARŞI

Çarşıya gittim

Eve geldim, hanım yok

Bebek ağlar, beşik yok

Çorba taşar, kaşık yok

Ali Baba öldü, tabut yok

2

( Anne-Baba-Genç ) NEDEN ÇATIŞIYORSUNUZ ?

Anne ve babalar, çocuklarının günün birinde genç olacağını hayal ederek onu büyütürler. Belki de çocukluğun hayatın koşmacası içinde bu kadar çabuk geçipte gençlik çağının geldiğini farkedemezler. Bakıyorlar ki, onların ÇOCUK dediği genç, söz dinlemek istemiyor, kendisine göre doğru olanların peşinde…

Gençlik çağında anne ve babalar çocuklarının arkadaş çevreleri için endişe duyarlar. Artık çocukları genç olmuş ve daha çok aile dışında ve arkadaşları ile zaman geçirmek istiyor. Ailede en çok duyulan ses iyi arkadaş ve kötü arkadaş kavramlarıdır. Çocukluk çağında aile ve çevre etkileriyle iyi bir kişilik oturtulduysa fazlaca bir sorun yaşanmayabilir. Çocukta iyi bir kişilik yerleşimine paralel olarak arkadaş seçimi de uygun şekilde olacaktır. Anne babanın fazlaca endişelenmemesi gerekir. Ayrıca dış hayatla ilgili deneyim çocuğun büyümesine ve gelişimine uygun olarak kazandırılmış mıdır? bu da önem kazanmaktadır.

Gençlerin en çok duyduğu söz ” sana güveniyorum ama çevreye güvenmiyorum ” dur. Bu çağda aile ve genç ön yargılı olmadan doğru davranış biçimlerinde iletişimlerini sağlıklı tutmalıdır. Gencin arkadaşları ile yaşadığı olumlu ve olumsuz yaşantıları da ailesi ile paylaşabilmesi gerekir. Burada aile kısmen yol gösterici olabilir. Genç belki de olumsuz davranışı olan kişilerle de iletişim içindedir. Ancak burada önemli olan gencin kendisini bu tip kişilere ve guruplara kendisini kaptırmayıp; kendisini kendisinin yönettiğini ailesine gösterebilmesidir. Genç otokontrol sahibi olup çevrenin verdiği zararlardan emin olmalıdır. Ailesi ile paylaşım içinde olmalı, aileye ait olduğu duygusunu yitirmemelidir. Aile burada baskıcı, yargılayıcı tavır içinde olmamalıdır ki genç doğrusunu da yanlışını da anlatabilsin. Genç suçlanmadan sorunlar aşılabilsin. Burada ailenin özen göstereceği bir konuda ses tonu kullanımıdır. Yüksek ve çatışmacı bir ses tonu kullanımıda iletişimi olumsuz etkileyecektir.

Anne babalar, genci çevrenin olumsuz etkilerinden korumak için özeline girmemeli, ancak gerekli konular konuşularak çözümleme yoluna gidilmelidir. Bu şekilde gencin kendine olan güvenini kaybetmesine sebebiyet vermemiş oluruz. Gence kendini rahat ve huzurlu hissedebileceği bir ortam hazırlamalıyız. Bu ortamda sorumlulukların olmadığı bir ortam değildir. Aile yaşına uygun olan sorumluluklar vererek büyütmelidir, çocuğunu…Odasını ya da kendisine ait olan kısmı toplamayı bilerek büyümelidir ve gençlik çağında da devam ederek, belki bazı ilavelerle sürdürülmelidir.

Anne- baba model olmayı gençlik çağında da devam ettirerek, davranışları ile örnek olmalıdır. İletişimde emir cümleleri kurmak, gencin tersini yapma isteğini uyandırır. Bu nedenle ailenin, gencin birşeyler bildiğini kabul ettiğini göstermesi ve onun düşüncelerini önemsemesi özgüven gelişimini güçlendirir. Aile ve genç deneyimlerini, isteklerini karşılıklı olarak ortaya koyarak platform oluştururlarsa genç kendine uygun olanı seçer ve hayata geçirir.
Olumlu ve olumsuz özellikleriyle kendisi yaşayarak öğrenir.

Genci çevrenin kötü özellikleriyle korkutmak, onun kendine olan güveninin zedelenmesine sebep olur. Bu durum gencin hayatında önemli bir husustur. Gencin okulda notları düşük olabilir, ancak kendine olan güveni kaybetmesi yaşam okulunda başarısızlığı meydana getireceği için önem kazanmaktadır.

Ayrıca belirsizlik güven duygusunun kaybedilmesine neden olur, bu nedenle genç, yaşamındaki belirsizlikleri ortadan kaldırmalıdır ki ailesi O na yeterince güven duysun.

Ailede yaşanabilen çatışmalarda, aile bireylerinin neyi nasıl söyleyeceğine ilişkin belki bilgi yetersizliğinden belki yaşam şartlarının güçlüğünden kaynaklanan iletişim sorunu dikkati çeker. Aile günü güç şartlarda geçirmiştir, akşam biraraya gelindiğinde tahammülsüzlükler olabilir. Bu durumda aile bireyleri iyi niyetlerini bozmadan birbirini anlamaya çalışmalı, empati yapmalıdır. Aile bireylerinin birbirlerini değerli hissetmesini sağlaması gerekir. Bu da paylaşımın yeterli olduğunun bir işaretidir. Gencin kendini değersiz hissetme nedenleri aile ile yeterince iletişim kuramama, gencin durumu yanlış algılaması, beklentisini yüksek tutmasıdır.

Aile içinde güvenin tesis edilebilmesi için duygu ve düşüncelerin açık ve net şekilde açıklanabildiği bir ortam yaratılmalıdır. Bu da baskıcı olmamak, düşüncelere saygılı olmak, eleştiriye açık olmakla mümkün olur. Kişi kendi düşüncelerini zorlayarak karşı tarafa kabul ettirmemelidir.Kendisine gelen elştirileri de yapıcı olduğunu ve kendisindeki eksikleri tamamlama için bir fırsat olarak görürse ailede demokratik bir ortam yakalanmış demektir.
Ailede baskıcı bir ortamın olması nelere sebebiyet verir? Yalancılık, iki yüzlülük, saklı olarak yapılan davranışlara, küsmelere…Baskı ile bir davranışı yapmaya itilen genç, görünürde istenen yapılıyormuş gibi davranır, ancak sonuç bölümüne gelindiğinde gerçek ortaya çıkıpta aileden tepki görürse mutlu olur. Çünkü, kendi isteğini gerçekleştirmiştir ve aileden gelen baskıya boyun eğmemiştir. Pasif agresif tepki geliştirmiştir.

Anne ve baba çocukluktan itibaren gence doğru model olmalı, yalandan kaçınmalı, dürüstlük konusunda örnek yaşantı sergilemelidirler. Yanlış davranışlar karşısında kızıp, bağırmakla aileler soruna doğru yaklaşım gösteremezler, ya da uzun uzun dürüstlüğü anlatmak genci olumsuz davranışından uzaklaştırmaz.Doğruyu söylemek önemlidir, ancak; her doğru olan durumlar her yerde söylenmez. Bu gibi durumlarda susup, gerçeği saklamak, belki başka bir çözüm yolu bulmak gerekebilir. Sakınca doğurabilecek durumlarda dikkatli olunmalıdır.

Yalanla elde edilen başarı ve mutluluk kısa sürer. Dürüstlükle uzun süren, devam edildiği sürece başarı ve mutluluk getiren süreç yaşanır.Onurlu ve belli bir kararlılıkla yaşanan hayat çok önemlidir. Dedikodu tarzını benimsemekte, iletişimde olumsuzlukların yaşanmasına neden olur. Biraz hayal gücü ile gerçekler saptırılır, olmayan durumlar varmış ya da olmuş gibi gösterilir.Bu nedenle gençler konuşmalarına dikkat etmeli ve kendilerini üzecek durumlardan kaçınmalıdır. Aksi halde genç kendine ve çevresindekilere zarar vermiş olur.

2

Okulda İletişim ve İlişki Kurabilme Yeteneğinin Geliştirilmesinin Faydaları

Okul hayatı herkes için unutulmaz, tatlı,acı anılarla geçer. Okul yaşamı sadece derslerden ve öğretmenlerden ibaret değildir. Okul, çocukların ve gençlerin aynı zamanda sosyalleşerek derslerin yükünü hafiflettiği, bazı kurallara uyumun gerektiği, sosyal yaşamın tam kendisidir. Çocuk veya genç bireyselleşme çabası içindedir. Burada bazen aileye, arkadaşlara bağlılık sorun olarak önümüze çıkabilir.Mümkün olduğunca aileler, çocuklarını bireyselleştirebilecek çaba içinde olmalıdırlar. Hedef, önceleri büyük tutulmadan erişilebilir özellikte olmalıdır ki çocuğun, gencin kendine güven duyması desteklensin. Ayrıca da, çocuklar kendilerine ait problemleri kendileri çözebilir yeterlikte olmalı; aile buna fırsat vermelidir.

Sınıflarda, kendini çekingen hisseden çocuklar, önce çevrelerinde olup,bitenleri izleyebilecek şekilde pozisyon almalıdırlar. Telaşlanmadan ve arkadaşım olmayacak mı? paniği yaşamadan, önce güleryüzle çevrelerine POZİTİF elektrik yaymalıdır. Öğrenci, bakımlı, saçları düzgün şekilde taranmış, kılık kıyafeti kendine önem verdiğini gösteren tarzda olmalıdır ki; başkaları da size önem versin.İletişim ve ilişki kurma, sadece konuşma ile olmaz, burada beden dili çok şeyler söyleyecektir. Belki de konuşmanın bile önüne geçecektir. Bu nedenle, karşıdan gelebilecek uyaranlara karşı öğrenci hazır olmalıdır. Belki bir gülücük gelecektir, belki bir göz göze gelmek olacaktır.

İçinizden kendiniz hakkında güzel şeyler düşünüp, iyi yaptıklarınızı hatırlayın. Bunlar sizi yüreklendirecektir. Herkesin farklı olduğunu düşünüp, hep iletişim için karşı taraftan beklenti halinde olunmamalıdır. Zaten, sınıflarda her özellikte öğrenci olduğu için atılgan öğrenciler, çekingen olanların işini kolaylaştırabilir. Öğrenci aynı gün içinde herkesle arkadaş olmak zorunda hissetmemelidir,kendini…Bu onda stres yaratır, hatta olan stresini daha da artırır.

Karşı tarafı anlamak, kendinizi önce anlatmaktan kazançlı olabilir. Öğrenci, duruma göre strateji geliştirmeyi deneme-yanılma yoluyla öğrenmelidir.

Bazen, bu durum  ailenin çocuğuna kıyamamasından dolayı biraz vahim geçebilir. Ancak, sorunların çözümü, için öğrenci kendi haline bırakılsa ve ”sen bunları aşabilecek kapasitedesin, sana güveniyorum” şeklinde kararlı ifadeler öğrenciyi yüreklendirecek ve bu durumu başardığı için kendine olan güveni sağlamlaşacaktır.

Tabii ki okul hayatın kendisi değil; ancak örneklemidir. Bu nedenle, öğrencilerimizi gelecek hayatlarına hazırlamak için duygularımıza yenik düşmeden, onu güçlendirici ifadeler kullanmak çok önemlidir. Okul sonrası, hayat, İLETİŞİM ve İLİŞKİ KURMA dır.

0

hayal gücünü geliştiren resim

Hayal gücü, herşeyi dünyada olduğu şekliyle görmek değildir. Zaten herşey olması gerektiği durumundadır. Fazlaca zihinsel faaliyet gerektirmez. Ancak tasarımcılar, çocuk resimlerine oldukça fazla önem verirler. Çünkü, çocuklar kalıplaşmış düşüncelere sahip değildir. Geliştirilen yeni makinalar, buluşlar, hep hayal gücünün önemini göstermez mi? Örneğin, AYA YOLCULUK…Belki çok eskiler, sadece aya bakarak, nedir? nasıldır? diyerek bu dünyayı terkettiler. Ancak, her şey sadece bir hayalden öteye gidemezken, sadece ay keşfedilmedi, diğer gezegenler hakkında da olabildiğince bilgi sahibi olduk.

Hayal, herkesin aklına gelmeyen şeyleri düşünmek ve belki de hayata geçirip, tasarlamak demektir. Çocuk beyni herşeyi zamanla algıladığı ve kavramlaştırdığı için hayal gücünün gelişimine son derece açıktır. Burada önemli olan ,dikkat edilecek olan konu yetişkinlerin ne kadar ilgilenip, desteklediğidir. Çocukları yaptıkları etkinliklerde, yüreklendirmek, farklı yapılan şekilleri, kullanılan renkleri eleştirmemek gerekir.  Ç ocukların ufkunu açacak  hayali resimlere de yer vermeli, hatta dil ve zihin gelişimini de destekleyerek, birlikte çalışılmalıdır. Ne düşündüğü, neden o şekilde yapmak istediği, yorumsuz ifadelerle , çocuğu sıkmadan sorulabilir. Çocuk, belki mor renkli bir elma yapabilir, tepki ile karşılanıp, elmanın mor olamayacağı söylenmemelidir. Nasılsa çocuk olması gerekeni öğrenecektir. Ancak, onun düşüncelerine ket vurmak, bilişsel faaliyetlerini engelleyip, girişimci ve özgüven duyguları taşıyan davranışlarını da olumsuza sürükleyecektir. Çocuklarda yaratıcı güç ve hayal gücü desteklenmeli ve uygun etkinlikler sunulmalıdır. Bu, yaratıcı dans, dramatize oyunlar, sanatsal etkinlikler, öykü tamamlama, müziğe uygun şarkı sözleri düşünmek, ya da müzik sözlerinden melodiye giderek te UYGULAMALAR ŞEKLİNDE OLABİLİR.

Ben sizler için örnek olabilecek bir çalışma hazırladım.” Neden böyle olmuş?, sen olsan nasıl yapardın? Sen de kendi düşündüklerini deneyebilirsin.” Ya da ”istersen ortak bir çalışma yapalım ”gibi ifadelerle, çocuk, anne ya da babasıyla; belki üçü birlikte çalışmalar yapabilirler. Değişik artık malzemelerden de yararlanabilirler. Kullanılacak zemin büyük olursa çocuk çalışmalarına tüm bedenini de katacak ve daha fazla zevk alarak çalışacaktır. Anaokullarında bu tür çalışmalara yeterince yer verilmeli, evde aile tarafından da desteklenmelidir.

2

ÇOCUĞUNUZUN YENİ BİR OKULA ; YA DA OKULA YENİ BAŞLAMASI SORUN OLMASIN

Çocuklarımız en değerli varlıklarımızdır. Hazırlıklar, doğum öncesinden itibaren başlar. Anne ve baba adayları doğacak bebekleri için ne gerekiyorsa alma heyecan ve telaşını yaşarlar. Hazırlıklar, bölgeden bölgeye değişiklikler gösterir. Bazı bölgelerimizde, yünler yapılır, alınır, bebek için örülür. Buna benzer hazırlıkların dışında ebeveyn adayları bu konuda aynı zamanda bilgi edinme isteği ile birçok yayın izleyebilirler,alabilirler.

Doğum süreci de yaşandıktan sonra bebeğin ilk ayları heyecanla, tedirginlikle, bebeğin aşıları, rahatsızlıkları ile geçer. Anne ve baba için yepyeni bir hayat başlamıştır. Bebek için uykusuz kalmak, ağlama sesleri, belki ertesi günü işe gitme gibi durumlar yaşanır. Aileye yeni bir birey katılmıştır ve her durumu ile size muhtaçtır. Bunun yanında ilk yıl, bebeğin hızlı bir gelişim süreci yaşadığı görülür. İlk ağlama, ilk gülme gibi duygusal tepkiler, ilk dişinin çıkması , ilk baba, anne demesi, mama demesi anne ve babaya diğer aile bireylerine hoş heyecanlar yaşatır. Oturabilme, emekleme,ilk ayağa kalkma, koşma ard arda gelişir.

Belki, bu yıllarda bakıcı, bebek evi gibi durumlarda gündeme gelebilir. Ya da aile büyüklerinin bebeğe bakması gerekebilir. Bu aylarda, yaşamın ilk yıllarında ten teması ve güven duygusunun gelişimi çok önemlidir. Eğer, bebek evi, kreş gibi kavramlarla karşı karşıyaysanız çevre araştırması, referans gibi durumlara dikkat etmenin yanısıra özellikle annenin çocuğu için güvenli olabileceğini düşündüğü yer olmalıdır. Hijyen önemlidir, ancak, günümüzde bebeklerde genelde alerjik durumlar yaşanabildiği için temizlik malzemelerinin kullanımında ya da mekanın düzenlemesinde bunlara dikkat edilir olmalıdır. Hemşire, sürekli bulunursa iyi olur.

Anaokulu çağında çocuğun okula başlama isteği sosyalleşme ihtiyacı ile kolaylaşır ya da oyun saatleri düzenleyen kurumlara çocuk anne ile birlikte biraz zaman geçirebilir. Bu da kolaylık sağlayıcı bir durumdur. Bunun yanında anne-babanın kararlılığı önemlidir. Çocuk, orada kesinlikle bırakılmayacağını bilmeli ve inanmış olmalıdır. Burada çocuğun ailesine güvenmesi, okula gitme durumunu abartmamaları, büyüdüğü için doğal bir süreç olduğu duygusu hissettirilmelidir. Bunun dışında, önce ebeveyn olarak okula gönderme durumuna siz benimsemiş olmalısınız. Ama, gerçekten…Ayrıca, ayrılma seramonisi de fazla uzatılmamalıdır.

İlköğretime başlama, eğer anasınıfından devam ise fazlaca sorun yaratmaz. İlk başlama, önce belki öykü kitapları okunarak, çocuğa resimleri anlattırarak, drama yapılarak, oyunlaştırarak, doğal hissettirerek, doğaçlama şeklinde de uygulanabilir. İlköğretim ara sınıflarında ailenin yer değiştirmesi nedeniyle okul değişiklikleri olabilir. Bu yaşlarda, öğretmen ,arkadaş faktörü biraz zorlayıcı olabilir. Durum, çocuğa açık ve net şekilde açıklanmalı, onun durumunun çok iyi anlaşıldığı, ancak, bunun bir zorunluluk olduğu, eğer mümkün olsaydı, böyle bir değişiklik yapılmak istenmediği çocuğa ifade edilmeli, böyle bir yaşantının da kendisi için iyi olabileceği, daha çok arkadaşı olabileceği, geride kalacaklarla ileride bir yerlerde birlikte olabilecekleri, iletişim araçlarını bazen kullanabileceği, değişik öğretmenleri tanımış olmanın da kendisine yararları olacağı, onu bağımlılıktan kurtarıp, kişiliğini geliştireceği anlatılmalıdır. Ancak, gidilecek okulla ilgili, çocuğun beklentisini yüksek tutulmamalıdır. Çocukta bazen okula gitmeden önce, karın ağrıları, istifraları olabilir. Bunlar, çocuğun gerçekten bir rahatsızlık durumu yoksa, okula gitmek istemediğinin göstergeleridir.Çocuk, ilgi çekmek istiyordur. Çocuk, hoş tutulup, nane-limon,ıhlamur gibi hafif içecekler içirilip,hiç bir rahatsızlık durumunun kalmayacağına ve okuluna rahatlıkla gidebileceğine ikna edilmelidir.

0

İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü

İstanbul ‘da il milli eğitim müdürlüğüne bir işim nedeniyle gitmiştim. Bir süre işimin görüldüğü odalar dışında beklemek durumunda kaldım. Bekleme sürem biraz uzundu. Etrafıma bakındım, bakındım. Daha önceleri de iş nedeniyle birçok kez gitmişliğim vardır. Ama hep aceleye gelmişti. Birkaç kişi gitmek durumumuz olmuştu. Alıcı gözle bakacak zamanım yoktu, yani… Bu sefer öyle değildi. Yalnız olunca da konuşacak kimse yok, yanımda okuyacak birşeyler yok, yalnız ortada duran masanın üzerinde birkaç reklam dergisi gibi birşeyler vardı, biraz onlara baktım. Zaman bir türlü geçmiyor.

Hep bekleyeceğimi tahmin ettiğim yerlere mutlaka zamanımı boş geçirmeyecek birşeylerle giderim. Çantamda birşeyler var mı diye baktığımda hemen fotoğraf makinam gözüme ilişti. Zaten genellikle yanımda taşırım. Tavanlara baktım, yüksek, olabildiğince ulaşılmazdı. Kapılar, uzun boylu insanlar gibi heybetli heybetli dikiliyorlardı,ayakta…. Merdivenler çift çıkışlı ve inişli, bina girişi kırmızı halılarla kaplıydı, hiç bu kadar dikkat etmemişim. Beklediğim koltukta yerdeki karolar dikkatimi çekti. Uzunca onları izledim, hem renkleri, şekilleri, o zamanların modası, işçiliği, bunun dışında buralara hangi ayakların basıp, buraları terkettiği, terketmek zorunda kaldığı, ya da kimler, ”artık yeter ” diyerek, buralardan ayrılmıştı..?

Başkalarını bilemem ama; hep tarihi binaların korunmasından yanayım. Ayrıca da daha sağlam olduklarına dair bir inanç ta var içimde. Betonunu, diğer malzemelerini eksiksiz kullanmışlardır. Bazı binaların, daha yapım aşamasında yıkıldıklarına şahit olmuşuzdur. Dünyada insan kapasitesinin artmasıyla, yiyeceklerde , yani temel ihtiyaçlarımızda kalitenin düştükçe düştüğünü hepimiz biliyoruz.

Neyse,artık o konular ayrı konular, ben sizlerle;  çektiğim, o güzel resimleri paylaşmak istiyorum. Belki görmeyenler de görmek isteyebilirler.

0

Sevgili Yeğenim Şebnem den,

Martı çığlıklarıyla beraber tekneden suya atlıyorum .Bir anda bütün vücudum buz kesiliyor.Suyun dibine dalıyorum dalıyorum.bir kaç tane hava kabarcığı,  yavaşça yükselip su yüzeyinde yok oluyor.Tuzlu suyun gözlerimi yakmasına aldırmadan ,gözlerimi açık tutup okyanusun güzelliğini, beynime kazıyorum.Rengarenk mercanların arasından fırlayan balıkların, rengarenk pullarını, suyla kırılan güneşin altında, tıpkı bir pırlanta gibi parlamalarını seyrediyorum.Deniz analarının kusursuz bir zarafetle yükselişi aklımı başımdan alıyor.Nefesimin tükenmesiyle beraber, denizanalarıyla yüzeye yükseliyorum. Ama,her ne kadar çabalasamda onların zerafetine erişemiyorum.Su yüzüne çıktığımda beni yine martı çığlıkları karşılıyor.Tekneyle uzaklaşırken, güneşin parıldattığı suya son bir kez bakıyorum. Orası, daha insanoğlunun mahfetmediği saklı hazinelerden biriydi.

5

EDREMİT TE ESKİ KAPILAR, EVLER


Her zaman için yaşanmışlıklar, geçmişte evlerde kimlerin nasıl yaşadığı, kapıları kimlerin nasıl açıp kapadıkları ilgimi çekmiştir.” Hoşgeldiniz,beyefendi ; hoşbuldum gönlümün sultanı, hanımefendiciğim” diye mi açılmıştır, o kapılar? Yoksa bir mendil kuruyuncaya kadar küslüklerle mi açılmışlardır? Önlerinde, ekili mor, pembe boru çiçeklerinden oluşmuş sarmaşıklar, onlardan hangi sözleri dinlemişlerdir?

Geçen yıl,yaz tatilimde yine genel olarak yaz tatilimi, yazlığımızda Körfez bölgesinde geçirmiştim. Kaz dağlarının mis gibi kokusunu koklayarak ve onlardan gözümü alamayarak, tabii mavi bayraklı denizi ( Altınoluk ) ihmal etmeyerek…Edremit’ te sıkça gittiğim yerdir, orada ,şehir merkezindeki devasa çınar ağacına her seferinde bir başka bakarım. Neredeyse şehir merkezi oluşumunda, o koca çınar herkesi kendine davet etmiştir.

Edremit’ in ara sokaklarını da çok severim. Eski yapılar ve eski kapılar…Bazıları miyadını doldurup,” artık ben gidiyorum” diye haykırır, bazıları da ,özellikle demir kapılar,” her şeye rağmen ben buradayım” diye kendini gösterir. Zamanın işlemeciliği,demirlerin özenle eğilip, bükülüp, şekilden şekile girişleri, göz alıcı turkuaz renginin seçimi…

İşte, sizlere çektiğim, o anılardan, hayalinizdeki hayatlardan  bir demet sunmak istiyorum.













































6

KULAKLIKLAR TAKILIYOR, AZ KALDI…

Dedeciğim, anneanneciğim, …………… durum anlatılıyor. Anlamadığı her halinden belli olan bakışlar ya da efendim, efendim? Kardeşimle ben de yüksek ses kullanarak faranjit olduk. Sabah uyanınca erkek sesi gibi seslerle konuşuyoruz. İşin diğer bir yönü de bizi arayanlarla ya da günlük yaşamda da yüksek ses kullanıyoruz.

Oğlum, bir gece başbaşa kaldığımızda durumdan duyduğu sıkıntıyı gözyaşlarıyla anlattı. Kulaklıkları ben alacaım dedi. Harçlıklarını biriktirmişti,oldukça iyi bir parası vardı. Oğlum,her an kulaklık alınabilir, ancak ,almak değil; kullanmayı istemek önemli dedim. Babamda sorun uzunca bir süredir devam ediyor. Annemin ise kısa süre önce başlayıp, hızlı bir ilerleme ile kulaklık takılabilir duruma gelmiş olması evde iletişim sorununun boyutlarını artırdı.Ben arada kaldım, oğluma durumu kabullenmesini, anne-babama da duyulan rahatsızlığı anlatarak ikna etmeye çalışıyorum. Oğlum ve kuzeni Şebnem iletişim kurmak istiyorlar, ama olmuyor. Boş gözlerle anlatılanlara bakılmasını kabullenemiyorlar.

Bu arada yazlıktayız, ailemizle birlikte oturmayı tercih ediyoruz. Onların da yazlıkları var, ancak tercihimiz bu yönde…Annem için kendileri daha önce kulaklık alıp kullanmayı denemişler,problem vs yaşandı. Babam ise tamamen reddediyordu. İnsanın yaşı büyüyor,ama gönlü hep genç kalıyor ya işte tam karşılığı…

Kardeşimle birlikte, artık bu işi bizlerle birlikteyken taktıralım, alışma sürecinde yardımcı olalım, istedik. Ayrıca da hastane, rapor gibi işlerle ilgilenelim dedik.Meğer, ne kadar zormuş, bu işleri yapmak. Devletimize vergilerimizi koşa koşa yatırıyoruz. Babam, neredeyse, annemle her telefon konuşmamızda, babanız yok,vergi yatırmaya gitti diyor.Bu nedenle de vatandaşlığımızı gönülden hissedebilmek istedik. Ama ne istemek miş, pişman edecek derecede…. Suistimaller olmuş, o nedenle güçleştirilmiş, kulaklık alımı… Odyometrise söylüyoruz, zaten kendileri hayatlarından memnun, ama biz perişan oluyoruz diye, sesimizi duyuyorsunuz ne hale geldik… Yok, odyometris, bizi duymadan, görevini sonuna kadar tamamlıyor, haklılar, devlet görevi… Ancak, belli bir yaşı geçmiş kişiler için daha farklı bir uygulama olabilir. Zaten, diğer sağlık sorunları ile bir yığın ilaç kullandıkları için ,anlama kapasiteleri de farklılaşabiliyor.

Birilerinin suistimalinin ceremesini çekmek, bize vurdu.Hastanın önce duyduğu sesi, sonra duymaması, ya da tam tersi olması süreyi uzattıkça uzattı.

Ancak, bu eziyetlerden sonra, işini çok iyi yapan, pırıl pırıl, gelecek vaat eden gençlere rastladık. Daha yirmili yaşların ilk yarısındalar…Kendileri Edremit te SIEMENS bayiliği yapıyorlar.Hakikaten, işlerini severek yaptıkları her hallerinden belli. Ayrıca, bize çok sıcak ve samimi davrandılar, benim sık susadığımı bildikleri için gelir gelmez suyum hazır oluyordu. Merdivenlerden inip, sokağa kadar geçirmeler, saygıları, bambaşkaydı.İçtenlik ve işini severek yapmak; bir arada oldu mu başarı hemen yakalanıyor. SIMENS in de bu gençleri mutlaka değerlendireceğini düşünüyorum.

Yazılarımda, işini iyi yapanları da GÖRDÜĞÜM için büyük bir hevesle oturdum, yazmaya… Daha sırada yazacaklarım var, ama ONLARı öne aldım. SAYGI sözcüğünün hakkını tam veriyorlardı. Buradan yakın ilgi ve alakaları için kendilerine Fatih ve Nedime kardeşlerime hep birlikte çoooooook çooooook teşekkürler ediyoruz.